Ben ve Şiir
Benim yazdıklarım amatörce. Çocukluğumdan bu yana yazıyorum. Şiir ve içimden gelen ne varsa arkadaşım beyaz kâğıda aktardım durdum.
Ortaokul birinci sınıfa gidiyordum, yazmaya başladığımda.
Şimdi hiç hatırlamıyorum, bana ne tesir etmişti ya da yazmama, neyin yol açtığını hiç ama hiç hatırlamıyorum.
Ama sevmiştim, birkaç satırda içimden geçen, kelimeleri, duygularımı, hissettiklerimi, diziler halinde yazmayı, çok sevmiştim.
O gün, bugün yazdım, yazdım...
Ancak hiçbir zaman, bu yazdıklarımın bir şiir kitabında yer alarak basılacağını bir kitap halinde toplanacağını hiç düşünmemiştim.Ne yalan söyleyeyim bu düşünce beni hep mutlu etti. Son 3 senden birçok kez şiirlerimi eşe dosta hediye etmek amacı ile bastırarak kitap haline getirmek istedim ama olmadı. Bende burada sizinle paylaşıyorum. Belki bir günde kitap da olur hayat belli mi olur.
Çok genç yaşlarda sanki bir sevgilim varmış gibi sevgiliye yazdım.Kendimce bu beyaz sayfalarda, sevgiyi anlatım durdum.
Bazı, yazdığım şiirlerde ise, yaşamın gösterdiği duyguların, kalıcı izlerini onun yarattığı, duyguları ,beyaz sayfaya siyah kalemle aktarmaya çalıştım.Ne denli başardım ya da başaramadım bunu hiç düşünmedim.
Çünkü yazarken, başarmak ya da başarısız olmak adına hiçbir düşünce hiç bir nedenle hiç bir zaman aklından geçmedi.
Sadece içimde ne varsa duyguların dönüşü bildiği, tüm kelimeleri o sayfalara dökmeye çalıştım.
Çok genç yaşta yazmaya başladım. Ancak yazdığım o defterlere gerektiği kadar önem verip saklamadığımı, yeni fark ettim. Bu birikimin çolunu kaybettim. Eskiden deftere yazmak vardı. Öyle bilgisayar falan nerede! Benimde 20-25 defterim bir şekilde yok oldu (Uzun ama acı bir hikâye ). Oysa benim için çok değerliymiş tüm yazdıklarım. Ama ben bu değeri hiç anlamamışım. Dedim ya sadece yazıyordum. O yazdığım, beyaz kâğıtla, konuşarak dertleşmek ya da bir dostuna anlatmak, onunla acıyı sevgiyi paylaşmak gibi. Yazdım yazdım hep yazdım.
Ancak 1998'den sonra yaşamında çok şey fark etti. Ve geçmişte yazdıklarından bulduklarını derledim topladım ve 1998'den sonra yazdıklarımın bir kısmı ile birlikte bu kitapta toparladım.
Umarım, duygularımı yansıtmaya çalıştığım, bu siyah kalemle yazılarak beyaz sayfalardan aktarılmış ve bu kitap içinde şimdilik toplanamamış şiirleri ve bazı yazıları mı severek okursunuz.
Uluç Levent Erturhan
SENİNLE KONUŞMAK İSTEDİM TANRIM
Tanrım sana inanıyorum, tüm hatalarla ve günahlarla dolu yaşamım içinde, ben de biliyorum ki bana da bir son var.
Yaşamın en acı diye adlandırdığım, dik gelen yokuşlarını tırmanırken, sana güvenim hiçbir zaman yitmedi.
Bunları ben hep , zor gelse de tırmanmak, benim için bir sınav kabul ettim,.
Biliyorum, sen istersen, daha bu çok acı dediğimiz, acıların da üstünde acılarla tanıştırırsın bizleri.
Tanrım af et, bizleri, beni. Bizler senin her zaman hata yapan kullarınız ve hataları devamlı yapmak gibi nedeni belirsiz bir alışkanlığımız var.
Yaradan sensin ve bunu senden başka kimsenin bildiğine de kesinlikle inanmıyorum.
Biz insan kulların, ölümden korkuyoruz. Oysa taşa vermişsin kabul etmemiş, dağlara vermişsin kabul etmemiş, biz kullarına vermişsin, ne olduğunu bile düşündüklerini sanmıyorum kabul ettiklerinde.
İnsan işte bilmiyorum, belki de kabul ederken düşünmüştür.
Belki de çok uzun bir yaşamın tatsız tuzsuz olacağını düşünmüşlerdir de, o zamansız gelen genç ölümlerin anlamını belki de vereceği acıyı düşünmemiştir.
Belki de bunu da düşünmüştür. Zaman zaman düşünüyorum da kim bilir insanoğlunun ne zaman neyi ne kadar derinlemesine düşündüğünü.
Tanrım af et bizleri, beni. Yaşamın yollarında bazen süratle bazen de yavaş yavaş yol alırken sona doğru, ya da gerçek yaşamın başlangıcına düşünmeden neler yapıyoruz bir an gelip de ayrılacağımızı düşünmeden,
Ve ayrıldıklarımızı özleyeceğimiz aklımıza getirmeden neler de yapıyoruz.
Ya da son gelip, gerçek başlangıcın başlama çizgisinde, hesaplar vereceğimizi aklımıza neden getirmiyoruz.
Yaşam içinde bir zevk ya da bazen de bir parça ekmek için, ne de garip ataklar yapıyoruz.
Değer mi diye o an aklımızdan bile geçirmiyoruz.
Demek ki,bu beşer olmak!
Tanrım af et bizleri, beni. Elimdeki değerleri anlamadığım için, beni ve ellerindeki değerleri anlamayan insanları.
Onları ve beni kör etmiş bu yaşam, gözlerimizi açmamız için bize yardım et.
Sen bizim her şeyimizsin ve af edenlerin en büyüğü, af etme hakkı olan tek sensin.
Bize yol göster, acı verme. Aklımızı kullanmamız için yollarımızı aydınlık kıl.
Bunu senin yarattığın, evlatların için yap, sana yalvarıyorum.
Tanrım af et bizleri, beni.
Yine de kulların acıları ders alıp akıllarında tutmuyor. En büyük acıları unutmayı bile çoğu başarıyor.
Belki de normali bu, ben bunu bilmiyorum.
Ama bence akıllarında tutup hayat için, ders alarak yaşamayı öğrenmeleri gerekmekte,
Bilmem neden bunu birçoğu beceremiyor, oturup ağlıyorlar, biz zaman geçince de
Oturup sanki bir şey olmamış gibi gülebiliyorlar.
Ben anlamıyorum, belki de ölümü bu yüzden sen onlara verdin...
Tanrım af et bizleri, beni.
Sabah gün doğarak başlayan yaşamımızı, akşamın geç, hatta karanlık saatlerine kadar sürdüren insan kulların, yirmi dört saat içerisinde, yaşadıkları bu zaman diliminde her şeyi normal görmek uğruna, hiçbir şeyden ne zaman ne mekân demeden kesinlikle vazgeçmeden yaşıyorlar.
Ve buna da yaşamın kendisi diyorlar, doğru mu acaba sevgili?...
Uluç Levent ERTURHAN
Ekim 1998 Alanya
DÜN ÇOCUKTUM
Daha dün çocuktum,
tam dün.
45 yıl önce.
Bu gün yine içimde,
tam kalbimin göbeğinde,
yine çocuğum.
Üstelik sevdiğini yitirmiş bir çocuk…
Uluç Levent ERTURHAN Alanya 1998