top of page

Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Ölümsüz Eseri

NUTUK

"1919 yılı Mayıs ayının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir"
diyerek sözlerine başladığı nutuk bir ulusun kurulmasını anlatan ve ulusa yön veren bir eser olarak hereksin dikkatle okuyarak Türk halkının  bu yoldan ayrılmaması gerekliğini ispat eden bir eserdir.

Nutuk, Mustafa Kemal Atatürk'ün 3 aylık bir süre içinde tamamladığı ve 15-20 Ekim 1927 tarihlerinde Cumhuriyet Halk Fırkası'nın İkinci Büyük Kurultayında kürsüden okuduğu eserdir.  Eser, Türkiye tarihinin 1919-1927 yılları arasındaki 9 yıllık bir sürecinde, özellikle Millî Mücadele'de yaşanan olayları anlatan önemli tarihî bir kaynaktır ve Türkiye'nin bu dönemle ilgili en temel resmî tarih kaynağı olma niteliğindedir.

 

Nutuk'un kitap olarak ilk basımı 1928 yılında Türk Tayyare Cemiyeti tarafından yapılmıştır. 1963 yılında Türk Dil Kurumu tarafından günümüz Türkçesine çevrilerek yayımlanmıştır ve bu yayında eserin ismi de Türkçeleştirilerek Söylev ismiyle basılmıştır. Daha sonra pek çok kitabevi de eseri aynı isimle basmıştır.

 

Yazılması için Atatürk tarafından büyük gayret sarf edilen ve bu hususta aralıksız 35 saate varan çalışmalar yapılan Nutuk'un metni 3 aylık bir kısa bir sürede tamamlanmıştır. Bir kısmı bizzat Atatürk tarafından yazılan, bir kısmı ise Atatürk tarafından dikte ettirilerek kâtiplere yazdırılan eserin yazımı sırasında olayların doğru aktarabilinmesi için olayla bağlantılı kişilerle de görüşülmüştür. Eserin müsveddeleri ise Genelkurmay Harp Tarihi Dairesi'ne verilmiştir.

 

Atatürk, Nutuk'u tarihi bir metin olması gayesiyle kaleme almıştır ve bunun yanı sıra siyasi bir hesaplaşma yapmak, Türk milletine yapılan icraatlar hakkında bir hesap ve öğüt vermek ve geleceğe dair ışık tutmak gibi amaçlarla da yazıya dökmüştür.

 

Nutuk'un mecliste okunması yerel ve dış basında büyük gündem oluşturmuş, Atatürk'e çeşitli tebrik ve bağlılık mektupları yollanmıştır.

 

Mustafa Kemal Atatürk tarafından NUTUK ,1927 yılı başlarında Ankara'da hazırlanmaya başlandı. Eserin büyük kısmı Çankaya Köşkü'nde tamamladıktan sonra İstanbul'da son düzenlemeler yapılıp eser tamamlandı. Eser yazılması sırasında Atatürk tarafından çok büyük çaba sarf edilmiş ve bazen 35 saate varan çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Atatürk'ün uşağı Cemal Granda, Atatürk'ün hiç gözünü kırpmadan kırk sekiz saat boyunca Nutuk'u dikte ettirdiğini belirtir. Eserin bir kısmı bizzat Atatürk tarafından yazılırken bir kısmı ise Atatürk tarafından dikte edilip katipler tarafından yazıya geçirildi. Ayrıca ekleme ve düzenlemeler de Atatürk tarafından gerçekleştirildi. Eser üç ay içinde gözden geçirilerek hazır hâle getirildi. Metnin yazımı sırasında Atatürk arkadaşlarının da fikirlerini alıyordu. Falih Rıfkı'nın anlatımına göre:

 

    “          Çalışma odasında yarı ayaküstü, yarı oturarak ve yüzlercesi arasından vesikalar ayırarak, nutkunu dikte ederdi. Yorulan değişirdi. Bir defasında pek genç bir arkadaşı baygınlık geçirmişti. Akşama doğru bir banyo aldıktan sonra, hiç dinlenmeden sofraya iner, o gün yazdıklarını bize okur veya okutur, hadiseler üzerinde terütaze bir muhakeme ile tartışmalar yapardı.            ”

Nuri Ulusu, Nutuk'un yazılışına dair şunları söylemiştir.

 

   “          Atatürk'ün bizzat hazırlamış olduğu ve TBMM'de bir hafta müddetle okudukları Nutuk'u, köşkün hususi dairesinin büyük salonunun bir köşesinde tertip ettirdikleri bürosunda her gün muntazam olarak, günlerce bu çalışmalara devam etmişlerdir. Bu çalışmaların hepsinde beni yanında bulundurmuştu. Yazdığı yazılar tabedilerek hazırlanırdı. Yazılan yazıları yüksek sesle kendi kendine okuyarak icap yerleri de bana tashih ettirerek düzelttirir ve de tekrar son haliyle okurdu. ... Büyük Nutuk'u hazırlarken hiç mübalağa etmeden rahatlıkla söyleyebilirim ki otuz, otuz beş saat çalıştığımız olurdu.          ”

Atatürk, eserin okunmasından önce Dolmabahçe Sarayı'nda Nutuk'tan parçalar okumakta ve metin üzerinde münakaşalı konuşmalar yaparak diğer kişilerin de görüşlerini almaktaydı. Ayrıca olayla bağlantılı kişileri de köşke çağırıp olayları doğrulatmıştır.

 

Atatürk, Nutuk'u yazarken ilgili tarihî olayların belgelerini özenle toplamıştır. Nutuk'un ilk baskısı iki ciltten oluşmakta, ilk ciltte Atatürk'ün konuşması ikinci ciltte ise belgeler yer almaktadır. Eserin müsveddeleri Atatürk'ün ölümünün ardından Ziraat Bankası'nda saklandıktan sonra Genelkurmay Harp Tarihi Dairesi'ne verildi.

Yazılma amacı

Nutuk'un temel amacı Türk milletine Millî Mücadele'nin nasıl gerçekleştiğini tarihsel bir metin olarak, birinci ağızdan anlatılmasını sağlamaktır. Bu nedenle Nutuk en başta tarihsel bir metin olması amacıyla yazılmıştır. Yaşar Akbıyık'a göre Nutuk, "Cumhuriyet Tarihi konusunda en sağlıklı bilginin alınacağı kaynaktır." Hasan Ali Yücel'e göre ise Nutuk, "Atatürk'ün bize bıraktığı çağdaş Türkiye'nin kuruluş tarihidir." Atatürk, eserin "Türk gençliğine bıraktığım emanet  "   bölümünde Nutuk'u yazma sebebini şu şekilde açıklamıştır.

 

“          Efendiler, bu beyanatımla, millî hayatı hitam bulmuş farz edilen büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını ve ilim ve fennin en son esaslarına müstenid, millî ve asri bir devleti nasıl kurduğunu ifadeye çalıştım.           ”
 

Bunun yanında Nutuk'un aynı zamanda siyasi hesaplaşma niteliğinde olan siyasi bir metin olduğu da belirtilmektedir. Bu görüşlere göre Nutuk'un yazılma sebeplerinden birisi de Atatürk'ün muhalifleriyle yaptığı hesaplaşmadır. Nutuk, salt siyasi bir hesaplaşma amacıyla yazılmasa bile siyasi çekişmelerin içeriğin oluşmasına yön veren hususlardan birisi olduğu kabul edilir. Metnin, Parti Kurultayında okunması da eserin siyasi yönünü gösteren emarelerden birisidir. Bazılarına göre ise Nutuk, aynı zamanda yeni bir ulus yaratmanın öğretisini de içermektedir.

 

Nutuk'un yazılma amaçlarından birisi de geleceğe ışık tutmak ve gelecek kuşaklara bir öğreti, bir kurtuluş yolu bırakmaktır. Atatürk, metnin sonuna Gençliğe Hitabe'yi ekleyerek Cumhuriyet'in geleceğini gençlere emanet etmekte ve Nutuk'un gelecek nesiller için yol gösterici bir metin olmasını istemektedir.

 

Ey Türk Gençliği!

 

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

 

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

 

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

 

Mustafa Kemal Atatürk

 

20 Ekim 1927

 

Atatürk, Nutuk ile geçmişi anlatıp aynı zamanda gelecekte olabilecek tehlikelerin önceden sezilebilmesi için alınacak derslerden bahsederek halkı uyarmayı amaçlamıştır. Yaşanan olayların ilk ağızdan aktarılarak doğru bir şekilde öğrenilmesi de hedeflenmiştir. Bazı sayfalarda Atatürk açıkça "sonraki yıllarda durumun kolay ve açıkça değerlendirilmesi için bu kadar ayrıntıya yer verilmiştir" şeklinde beyanlarda bulunmuştur.

 

 

Nutuk'un yazılma sebeplerinden birisi de Atatürk'ün milletine hesap vermek amacı gütmesidir. Atatürk, Kurultayda Nutuk'u okumaya başlamadan önce  "   Senelerden beri devam eden ef'al ve icraatımızın milletimize hesabını vermek vazifem olduğu kanaatindeyim  " diyerek bu amacını belirtmiştir. Bazı kısımlarda ise aldığı kararların ardından tarihin kendisini haklı çıkardığını belirmiştir. Afet İnan, Nutuk'un Türk milletine ve dünya kamuoyuna hesap verme ahlakı niteliğinde olduğunu belirtmiştir. Nitekim Atatürk'ün, Nutuk'a "1919 yılı Mayıs ayının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir" diye başlaması, milletine bir rapor verdiğini göstermektedir.[11]

 

Atatürk'ün Orhun Yazıtları'nı okuduğu ve metin üzerinde işaretlemeler yaptığı bilinmektedir. 1924 yılında Türkçe olarak basılan Orhun Abideleri kitabı Atatürk'e hediye edilmiştir. Muhittin Nalbantoğlu, "Bilge Kağan'ın 'Ey, Türk budunu' diye başlayıp bütün Türk milletine hitap ettiği son sayfanın kenarına, Atatürk kendi el yazısıyla 'Büyük nutuk böyle bir ifadeyle hitam bulunacaktır.'" diye not düştüğünü belirtmektedir.

 

Bu bilgiler ışığında Atatürk'ün, Orhun Yazıtları'ndan etkilendiği ve ona benzer şekilde halka hitap eden, yaşanan olayları anlatan, halka öğüt ve hesap veren bir düşünceyle Nutuk'u kaleme aldığı söylenebilir. Bu iki metin üslup açısından da büyük benzerlikle göstermektedir.

İçerik

Nutuk, Atatürk'ün 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkışıyla başlar ve Millî Mücadele ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş aşamalarını anlatır. Yaklaşık 9 yıllık bir süreci anlatan eser; Kuvâ-yi Milliye Dönemi (1918-1920), Büyük Millet Meclisi Dönemi (1920-1923) ve Cumhuriyet Dönemi (1923-1927) olmak üzere üç aşamaya ayrılabilir.

Atatürk ilk olarak Samsun'a çıktığı sıradaki genel durum ve görünüşün ne şekilde olduğunu anlatır. Ülkenin yaşadığı sıkıntıları dile getirdikten sonra Anadolu'daki örgütlenmeler ve düşünülen kurtuluş çarelerinden bahseder. Daha sonra millî varlığa düşman olan kuruluş ve cemiyetlerden bahseder. Anadolu'nun durumunu anlattıktan sonra ordunun da durumundan ve hangi bölgelerde hangi birliklerin bulunduğundan bahsederek müfettiş olarak yetkilerinden ve emri altındaki birliklerden bahseder.

 

Daha sonra ise kurtuluş için kendi düşüncesini anlatır ve " YA İSTİKLAL YA ÖLÜM " kararını açıklar. Hedefin gerçekleşebilmesi için uygulamanın safhalara ayrılarak kısım kısım ilerlemek gerektiğini de belirtir. Samsun'a çıktıktan sonra hızlı bir şekilde çeşitli subaylarla iletişime geçişini anlatır. Daha sonra sıra sıra Amasya Genelgesi'nden, İstanbul'a geri çağrılışından Sivas ve Erzurum kongrelerinden uzunca bahseder. Erzurum Kongresi sırasında Amerikan mandası ve diğer fikirler hakkında da bilgi verir. Daha sonra Sivas'tan Ankara'ya geçişini ve Ankara'da meclisin açılmasını anlatır.

 

Atatürk eserin ikinci aşamasında meclis kurulduktan sonra meclis başkanı seçilmesini ve hükûmetin kurulması aşamalarından bahseder. Bu sırada gerçekleşen iç isyanlar ve Hıyanet-i Vataniye ile İstiklal Mahkemeleri'nin kuruluşunu anlatır. Kurtuluş Savaşı sırasındaki cephelerden ve askerî durumdan bahseder. Batı, Güney ve Doğu cephelerinin durumunu anlatırken Trakya'daki durumdan da bahseder.

 

Yapılan ilk genel Yunan saldırısını ve bunun ardından meclisteki tartışmaları anlatır. Daha sonra Çerkez Ethem'in ihanetini anlatır. Eserin devamında Kurtuluş Savaşı sırasında yaşanan muharebe ve savaşları anlatır. Bu arada ilk anayasadan da bahseder.

 

Sakarya Savaşından sonra Başkomutanlığa seçilmesini ve meşhur "hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır" doktrinini açıklar. Büyük Taarruz'u ve orduların Akdeniz'e ulaşmasını da anlatır. Ateşkesin ardından gerçekleşen Lozan görüşmelerini uzunca açıklar.

 

Eserin üçüncü aşamasında Atatürk Ankara'nın başkent oluşunu, Cumhuriyet'in ilanını, halifeliğin ilgasını ve yapılan çeşitli devrimleri anlattıktan sonra eserini Gençliğe Hitabe ile bitirmektedir.

 

Nutuk'un okunması

Nutuk, 15-20 Ekim 1927 tarihlerinde Ulus'taki Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Salonunda gerçekleşen ve yerli ve yabancı basın mensuplarının da katıldığı Cumhuriyet Halk Fırkası'nın İkinci Büyük Kurultayı'nda, altı gün boyunca ve toplamda 36 saat 33 dakikada okunmuştur.[

Metin, öğleden önce ve öğleden sonra olmak üzere her gün iki toplantıda okunmuştur. Nutuk'un sunumu 20 Ekim 1927 günü saat 21.00'de son bulmuştur

 

Atatürk, birinci gün (15 Ekim 1927-Cumartesi), 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basmasından Sivas Kongresi'ne kadar olan bölümü; ikinci gün (16 Ekim 1927-Pazar), Son Osmanlı Mebusan Meclisinin seçimlerine kadar geçen olayları; üçüncü gün (17 Ekim 1927-Pazartesi), Büyük Millet Meclisinin açılışına kadar yaşanan gelişmeleri; dördüncü gün (18 Ekim 1927-Salı), İkinci İnönü Muharebesi'ne kadar gerçekleşen askerî ve siyasi gelişmeleri; beşinci gün (19 Ekim 1927-Çarşamba) Lozan Barış Antlaşması'na uzanan süreci; altıncı ve son gün ise (20 Ekim-1927 Perşembe) Lozan'dan sonraki gelişmeleri okumuş ve Gençliğe Hitabe ile de konuşmasını bitirmiştir.[23] Nutuk'un okunduğu sırada salonda hükûmet üyeleri, milletvekilleri, 126 CHF delegesi, parti ileri gelenleri, yüksek rütbeli komutanlar, üst düzey yöneticiler, tüm büyükelçiler ve özel davetliler yer almakta idi.

 

Atatürk, Nutuk'u okumaya başlamadan önce şu konuşmayı yaparak kongreyi açmış ve Nutuk'u okuyacağını beyan etmiştir:

       “          Bugün küşadı ile müftehir olduğum büyük kongremiz Sivas Kongresi'nden sonra teşkilatımızın ikinci büyük kongresi oluyor... İstikbale ait tedabir hakkında müdavele-i efkâra başlamadan evvel maziye ait vekayi ve hâdisat hakkında maruzatta bulunmak ve senelerden beri devam eden ef'al ve icraatımızın milletimize hesabını vermek vazifem olduğu kanaatindeyim. Hâdisat ile dolu olan dokuz senelik bir devrenin tarihine temas edecek maruzat ve beyanatım uzun sürecektir. Fakat, mesele ifası zaruri bir vazife olduğuna göre, beni mazur göreceğinizi ümit ederim.    ”

Atatürk, Nutuk'u kurultayda okuduktan sonra sunumu tamamlarken şu cümleleri kurmuştur.

 

         “          Sayın baylar, sizi, günlerce işlerinizden alıkoyan uzun ve ayrıntılı sözlerim, en sonu tarihe mal olmuş bir çağın öyküsüdür. Bunda, ulusum için ve yarinki çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtebilmiş isem kendimi mutlu sayacağım. Baylar, bu söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım. Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı uyanıklığın ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığıdır. Bu sonucu, Türk gençliğine kutsal bir armağan olarak bırakıyorum.”

Atatürk, sunumunu bitirdikten sonra dakikalarca alkışlanmış ve bu sırada gözyaşlarını tutamamıştır.

 Sunumun ardından Necip Asım Bey'in   "  Nutuk'unun kongre tarafından teşekkür ve minnetle tasvip edilmesi  " hakkındaki önergesi oybirliği ile kabul edildi.

 

Sonrası ;

Nutuk'un okunmasını basın büyük bir ilgiyle karşılamıştır. Ülke içindeki pek çok gazete Nutuk'un okunması hakkında haberler yapmıştır. Türk Ocakları şubeleri, Eskişehir Sporcular Takımı, Halk Fırkası, Himaye-i Etfal ve Hilali Ahmer Cemiyeti başta olmak üzere, yurdun her yerinden, çeşitli sivil toplum örgütleri, kurumlar ve vatandaşlar Mustafa Kemal Paşa'ya bağlılıklarını dile getiren telgraf ve mektuplar yollamıştır.

 

Nutuk'un okunmasının ertesi günü Ankara Hukuk Fakültesi öğrencileri şu bildiriyi yayınlamışlardır ;

 

    “          Ey Türklüğün büyük teşahhusu, ey bizim aziz babamız, ruhlarına heyecan, dimağlarma nur saldığım gençlik sana diyor ki: Senin sevgini gönlünde, irşatlarını şuurlu adırriarımn istikametinde bulan gençlik şüphesiz ki senin dehân ve senin azminle Türklüğe hediye edilen Cumhuriyeti hayatından daha aziz ve mukaddes tanımıştır. Onun müdafaası için hiç bir fedakarlıktan çekinmeyecek, onu gözlerken çok kıskanç davranacaktır. Bu günü, bu günde seni görmekle bahtiyar olan gençlik, tarihte masum ve asil kalmış milletimize köşe köşe dahil ve harici tuzaklar hazırlayan bu tarihi nasıl değiştirdiğinden ve bunların acı neticelerinden habersiz ve hissiz kalamaz ve kalamayacaktır. Dedelerinin gafletiyle yuvarlandıkları çukurlara bir daha düşmemek için bu günün dersini pek kara ve karanlık olan dünden ve hala's ve intibahmın hassasiyetini ise senin mevcudiyetinden ve iradenin ateşinden alacaktır. Milletinin hissiyatı ve sevgisini ondan aldığı saf ve mert kanla damarlarında dolaştıran gençlik  "  Türk istikbalinin evlatları "  milletin varlığına ve onun kalbi olan aziz Cumhuriyetine; en ufak yan bakışların bile tahayyül ve tasavvuruna uyuşuk ve hareketsiz kalamaz. Adı Türk, kanı Türk, bütün mevcudiyeti Türk olan millet ve onun gençleri kendisini yokluktan varlığa, ölümden hayata, karanlıktan ışığa isal edenlerin açtıkları kurtarış çığırında her vakit istiklâl ve istikbalinin koruyucusu, kan ve candan çizilmiş hudutlarının bekçisi olacak ve ebediyete kadar da öyle kalacaktır.       ”

 

22 Ekim 1927 günü İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri toplanmış ve Prof. Muslihiddin Adil Bey şöyle bir konuşma yapmıştır ;

 

“          Çok mesut bir nesilsiniz. Gazi'nin nutku bir tarihtir. Baştan başa Türk siyasetini vecizeler şeklinde gösteren bir mecmuadır. Gazi'nin Nutku yaşayan ve yaşayacak nesiller için takip edilecek esasları gösteriyor. Gazi'nin Nutku yarın hayata gideceğiniz yolu gösteriyor. Milletimiz için, Cumhuriyet hem gaye, hem vasıtadır. " 

ALINTI

Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı 57 yıla sığdırdıgı başarıları ve ben Türküm diyenlere bıraktıgı emanetler ile ilgili bilgileri için aşagıda ki oku tıklayın.

bottom of page