Amazonlar hakkındaki araştırma, Amerikalı bir arkeolog olan Dr. Jeanine Davis Kimball’a aittir.
Kazakistan’da yaptığı kazılar neticesinde, Amazon kadınlarının bir efsane olmadıklarını, aslında konargöçer Türk boyları içinde yaşadıklarını oraya çıkaran Kimball’ın yapmış olduğu DNA testi sonucunda, sarışın bir Türk kızın genleriyle Amazonların genleri yüzde 99 aynı çıkmıştı.
İşte Dr. Jeanine Davis Kimball bu ilginç çalışmanın detayları;
Amazon kadın savaşçılar Türk mü?
Amazon kadınları, tarihi kaynaklara ve birtakım belgelere göre, Anadolu’nun kuzeyinde Karadeniz bölgesinde yaşadığı söylenen ve sadece kadınların oluşturduğu bir kavmin adıdır,
Amazon kadınlarının oluşturduğu bu topluluk içinde erkeklere asla yer yoktur.
Amazonlar Türk mü?
İlk çağlardaki Amazon kadınları erkekler ile sürekli savaşan bir kavimdir ki, amaçları dişi egemenliğinin devamını sağlamaktır.
Tarihçi Heredot'a göre, Amazon kadınlarının soyu İskitler'e dayanmakta olup; Yaşamlarını sürdürdükleri yer. Samsun Terme ve Çarşamba civarıdır.
Dede Korkut anlattığı hikâyelerinde Amazonlar için 'ALP KIZLARI' ismi kullanılmaktadır.
Amazon savaşçılarının Kafkaslarda yaşadıkları iddialar arasındadır.
Ancak Amazonlar bir efsane değilmiş. Onlar, erkek egemen toplumların baş edemediği; Savaşkan, ata binen ve ok atan Türk kadınları!
Evet, yanlış okumadınız,
Tam olarak da Amazon kadınlarının yaşadığı varsayılan dönemde yaşamış olan bir kadın savaşçı iskeleti. Silahlarıyla birlikte gömülen savaşçı kadınlar
Kimball'in çalışma ekibi bölgede buna benzer pek çok iskelet buldu.
Kimisi, üzerinde yaban domuzu dişi olan muskalar.
Bazıları fosil istiridye kabukları, tunçtan aynalar, küpeler ve kolyeler taşıyor, kimisinin yanında ise ancak at üstünde savaşırken kullanılabilecek 90 santimetreden daha uzun kılıçlar ve biley taşları bulunuyordu, bazıları ise bacakları at sürüyormuş gibi bir pozisyonla gömülmüştü.
Davis Kimball bu buluntularla yetinmez. Aklına bir soru düşmüştü.
Bu kurganların bölgede hali hazırda yaşayan konar-göçerlerle bir ilgisi olabilir miydi?
Kazak çocukların Amazonlarla ilişkisi Dr. Kimball’ın günümüz konargöçerlerinde gözlemlediği kadarıyla ,ustalaştıkları ilk vasıf at sürmekti.
Tanrı Dağları’nda ve Altay Dağları’nda yaşayan Moğolları ve Kazakları çocuklarına at sürmeyi öğretirken izlemişti.
Çocuk bir yaşına geldiğinde baba, oğlunu yahut kızını eyere oturtur ve çocuk atını sürerken o da aşağıdan atı tutardı.
Küçücük kız çocuklarının atın üstünde kıkırdayıp güldüklerini ve saatlerce atın üstünden inmediklerini gözlemlemişti.
Acaba bu çocuklarla, savaşçı Amazonların bir ilgisi olabilir miydi?
Kazakistan’da yaşayan bu göçebe Türklerin hayatını daha da merakla araştırmaya başladı.
Kadim zaman konargöçerlerin ataerkil aile yapılarının aksine, kadın erkek ve çocukların birlikte çalıştıklarını görüp, hayrete düştü.
Bu insanlar, eşitlikçi bir toplum oluşturmuşlardı. Baskıcı Ruslar ve erkek merkezci olan Doğu kültürü unsurlarıyla muhatap olmuşlardı.
Ancak yine de hayat tarzlarını değiştirmemişler ve kadın erkek omuz omuza, hatta aynı işlerde çalışmaya devam etmişlerdi.
Mutfak gereçleri bile aynı
Evet burada, herkes işlerin bir ucundan tutuyor, kadınlar günlük yemekleri pişirirken erkekler ise at pişirme işini üstleniyordu.
Her iki cinsiyetin mensupları yün işinde ortaklaşa çalışıyor, erkek çocuklar yemek hazırlamada, yurda su taşımada, hayvanları sağmada annelerine yardımcı olurken kızlar ise ata binmeyi öğreniyor ve sürüleri otlatıyorlardı.
Amazon kadınlar ilgili her işten anlamak üzere yetişmek zorundaydılar.
Hatta bu konar-göçerlerin kadın egemen oldukları bile söylenebilirdi.
Ağulun yönetiminde kadınlar belirgin şekilde etkindirler.
Hatta oymağın başında zaman zaman kadın önderler bulunuyordu.
Bozkır konar-göçerlerinin hayat şartları, kadınları basitçe görsel bir güzellik nesnesine indirgeyen görece çağdaş konumdan uzaktı.
Bölgede uzun süre bu gruplarla yaşayan Dr. Kimball, kadın ve erkek arasındaki yoldaşlık bağına da çok şaşırmıştı.
Günlük işlerini birlikte gören, geceleri sofrada birlikte sohbet ederek, hayatı paylaşan bir yaşam tarzına sahip olan bu insanlar, batılı bir arkeolog için bile son derece ilginç görünüyordu.
Şaman Amazonlar
Dr. Kimball, Pokrovka kazılarında kurganın çeperi boyunca dizilmiş yirmi iki tane at kafatasına da rastlamıştı.
Mezarın içinde ise geniş hacimli, üzeri delikli tunçtan yapılma bir sandık keşfetmişlerdi. O zaman için bunlara bir anlam verememişti.
Ta ki kaldığı Auldaki Kazak ailenin, kendi şerefine pişirdiği koyunu görene kadar. Mis gibi kokan et, doğrudan ateşin üzerinde duran ağzı açık bir kazan tertibatının içinde pişmekteyken, evin kızı, altı delikli bir tabağın yardımıyla et ve kemik parçalarını et suyunun içinden çıkarıp bir leğenin içine doldurdu.
O an buldukları kalburun, 2500 yıl önce ne amaçla kullanıldığını kavrayıverdi.
Büyük ihtimalle bir tören düzenlediklerinde at pişiriyorlardı. Onu suyundan ayırmak için de işte bu kalburu kullanıyorlardı.
Pokrovka’daki kazılar bir başka detayı daha ortaya koyacaktı.
Dini bir vasfa sahip iskeletlerin hemen hemen tamamına yakını kadın, bulunan kadınların küçük bir bölümü de “rahibe” sınıfına mensuptu.
Taş ve kilden yapılma sunaklar, fosilleşmiş deniz kabukları, kemikten oyma kaşıklar ve özel hayvan şekilleri verilmiş muskalarla birlikte gömülmüşlerdi.
Bazılarında bunların hepsi birden oluyor. Bazılarında ise sadece bir tanesi bulunuyordu.
Bunun hiyerarşik farklılıktan kaynaklanıyor olabileceğini söyleyen Kimball, bulunan aşı boyası parçaları, sülüğen ve kireçtaşı cevherlerinin de törensel bazı makyajlar için olduğunu düşünmekteydi. Aslında tam da şaman kadınlarını tarif etmekteydi.
Yaşayan Amazon Meryem gül
Bu dini önderler, kurganlardan anlaşıldığı kadarıyla çok farklı bir yere sahiptiler. Yanlarında ayin kasesi, nazar boncuğu, altın ve cam boncuklarla sonsuzluğa uğurlanan bu kadınlara öyle değer verilmişti ki;
Adeta öbür dünyada da hizmetlerine devam etmeleri istenmişti.
Yeraltı mezar odasından çıkarılan devasa bir duvarda, etrafındaki kitleyi evliya gibi kutsayan bir kadın resmedilmişti. Daha üst bir mertebede olduğunu vurgulamak için, oransal olarak erkeklerden daha büyük betimlenmişti. İşlemeli bir cübbe ve kare biçimli bir başlık kuşanmıştı ve doğurganlık kültüne ait bir simge olan Hayat Ağacını tutuyordu elinde.
Günümüzde yaşayan konar-göçerlerde de hala bu şaman hayatının izlerini görür Dr. Kimball.Dr. Kimball bölgede karşılaştığı Meryemgül adlı bir kız sayesinde yapbozun parçalarını bir araya getirmeye başladı.
Meryem gül at sürmeyi çok seven, sarışın bir Kazak kızıydı. Bu sarışın kız çocuğu oldukça ilgisini çekti. Hem bölgede nadir rastlanır bir şekilde sarışındır, hem de ata binmek onun için öylesine doğal ve öylesine hayatın bir parçasıdır ki, DNA’lar aynı.
Artık düşündüklerini bilimsel olarak da kanıtlama kararı verir Dr. Kimball.
Orta Asya tarihinin tipik göçebe Türk yaşam tarzından kalan bir miras gibidir.
Moğolistan’daki kadınların bugün hala ok atmadaki üstünlüklerini gören Kimball, kesik meme tasvirinin bir kez daha sorgulanması gerektiğini de düşünür, çünkü bu Türk kadınları memeleri kesilmeksizin de ok atmada son derece başarılı, erkeklere taş çıkartacak kadar da kendilerinden emindir.
Yaşayan bir tarihtir yüzleşilen, Kurganlardan çıkan ruhani üstünlükleri olan savaşçı kadınlarla, Kazakistan ve Moğolistan’daki kadınların yaşam tarzı arasında pek bir fark yok gibidir…
Meryem gül ve onun gibi sarışın Türkler onlardır, gerçek Amazonlar…
Kaynak: National Geographic
Comments